Bugünümüz, yarınımız ve geleceğimiz büyük tehlike altında!
- Dünya nüfusunun neredeyse yarısı, %47’si 6,85 $ yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
700 milyonun üzerinde insan hala aşırı yoksulluk içinde ve sağlık, eğitim, temiz su ve sihhi koşullara erişim gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Günde 1,90 ABD $’ın altında gelirle geçinmeye çalışanların yüzde 70’i Güneydoğu Asya ve alt Sahra bölgesinde yaşıyor.
- Günümüzde her akşam 795 milyon insan yatağa aç giriyor. Bu sayıya 2050 yılına kadar 2 milyar insan daha eklenmesi bekleniyor. Bu insanlara gıda temin edilebilmesi için gıda ve tarım sisteminin kökten değişmesi gerekiyor.
Dünya çapında çocuk ölümlerinin 45%’i açlık ve buna bağlı nedenlerden kaynaklanıyor. - En az 400 milyon insanın temel sağlık hizmetlerine erişimi yok ve %40’ı sosyal korumadan yoksun.
Hala yılda 5 milyondan fazla çocuk 5 yaşına gelmeden hayatını kaybediyor. - Gelişmekte olan ülkelerde okullaşma oranı % 91’e ulaşmış olmasına rağmen, Dünya genelinde 51 milyon çocuk hala okula gidemiyor.
2030 yılında eğitim imkanı sağlanması gereken 3-15 yaş arası nüfusun 444 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu da günümüze göre 2,6 kat artış anlamına geliyor. - Kadınların işgücüne katılımı son otuz yılda oldukça sabit kalmıştır. Bugün çalışma çağındaki kadınların %52,4’ü işgücüne katılmaktadır.
Kadınlar hala dünya ortalamasına göre erkeklerden % 24 daha az maaş alıyor. - Su sıkıntısı Dünya nüfusunun %40’ını etkiliyor ve artacağı tahmin ediliyor.
Her gün yaklaşık 1,8 milyar insan temiz olmayan su içiyor. 2,4 milyar insan, tuvalet gibi temel sıhhi koşullardan mahrum yaşıyor. - Enerji üretimi iklim değişikliğinin ana unsurlarından biri. Sera etkisi yapan gazların %60’ı enerji üretiminden kaynaklanıyor.
Dünya genelinde 1,2 milyar insan, bir diğer deyişle her beş kişiden biri elektrikten mahrum yaşıyor.
- İşgücüne katılan genç nüfusa istihdam sağlayabilmek için her yıl 30 milyon yeni iş yaratılması gerekiyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2015 verilerine göre Dünya genelinde 204 milyon dan fazla işsiz var. Küresel istihdam piyasasına 2016-2030 yılları arasında yeni girecekler için ilave 470 milyon işe ihtiyaç var. - Sanayileşmenin yeni iş imkanları açma üzerindeki çarpan etkisi çok büyük. Üretim alanında gerçekleşen her bir yeni istihdam, diğer alanlarda yüzde 2,2ʼlik istihdam artışına katkı sağlıyor.
Dünya nüfusunun %54 şehirlerden oluşuyor, ancak şehirler dünyamızın %3’nü kapsıyor. Yaklaşık 1,15 milyar insan düzenli telefon hizmetlerinden yararlanamıyor. 2,5 milyar insan temel sıhhi koşullardan mahrum. 800 milyon insan suya erişim sorunu yaşıyor. - Dünya nüfusunun herhangi bir parçasını dışarıda bıraktığımızda sürdürülebilir kalkınmayı sağlayamayız.
Son 20 yılda gelir eşitsizliği %11 arttı. - Önümüzdeki 10 yıl içinde şehirlerin büyümesi %95 oranında gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşecek.
Günümüzde insanların yarısı, yani 3,5 milyar insan şehirlerde yaşıyor. Dünya genelinde 828 milyon insan gecekondularda yaşıyor ve bu sayı artıyor. - Önümüzdeki 15 yıl içinde afet risklerini azaltma alanında yapılacak 6 milyar ABD Doları tutarında yatırım ile 360 milyar ABD Doları kaybı önleyebiliriz.
Dünya taşımacılık, enerji, sanayi, tarım ve ormancılık sistemlerini dönüştürerek küresel ortalama sıcaklık artışının 2 derecenin, hatta 1,5 derecenin altında kalması sağlanmalıdır. - Denizlerin korunması insanların gelirlerinin artmasını ve sağlıklarının iyileşmesini sağlayarak yoksullukla mücadeleye güç katar.
Aşırı avlanma, balıkçılık sektörünün yıllık kaybının yaklaşık 50 milyar ABD Doları olduğu tahmin ediliyor. BM Çevre Programı deniz işletmeciliğindeki yanlış uygulamaların yılda 200 milyar ABD Dolarına mal olduğunu tahmin ediyor. - Eşitsizlikleri azaltarak, kapsayıcılığı geliştirerek ve barışçıl toplumları destekleyerek hep birlikte herkes için onurlu bir yaşam için gerekli koşulların iyileştirilmesine katkı yapabiliriz.
Yolsuzluk, hırsızlık ve vergi kaçakçılığı gelişmekte olan ülkelere yılda 1.6 trilyon dolara mal olmaktadır.
Sürdürülebilirlik Nedir? Sürdürülebilir yaşam, sürdürülebilir gezegen, sürdürülebilir şehirler, sürdürülebilir gelecek derken bu kavramın sıklıkla karşımıza çıktığını görüyoruz. Peki nedir sürdürülebilirlik? diye sorduğumuzda ise net bir yanıt vermek bu noktada biraz zorlaşıyor. Bir şeyin sürdürülebilir olması onun şu anki durumunu devam ettirebiliyor olması ya da kendini yenileyebiliyor olması anlamına gelir. Kelimenin bu anlamından yola çıkarak sürdürebilirlik kavramı gelecek nesillere ekolojik, ekonomik ve sosyal koşulları bir çark gibi işleyen, devam ettirebilir bir dünya bırakmak anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Bu yüzden yalnız bizleri değil, gelecek tüm kuşakları ilgilendirmektedir.1987 yılında, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, artan çevre sorunlarının nedenlerini ve bunların ekonomik büyüme ve sosyal konularla olan bağlantılarını ele almak üzere örgütlendi. “Sürdürülebilir kalkınma” terimi, “bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden karşılamak” olarak tanımlandı.